Bir arada yaşamanın Kur'ani temelleri

“Bir arada yaşamanın Kur'ani temelleri”

ORHAN ATALAY

Özet

IV ÖZET DOKTORA TEZÎ BİR ARADA YAŞAMANIN KUR'ÂNÎ TEMELLERİ Orhan Atalay Danışman : Prof. Dr. Sadık KILIÇ Jüri 1998 -Sayfa: 313 Prof. Dr. Sadık KILIÇ Çıkış noktası, farklı dil, etnik, ırk, kültür ve dinlere sahip toplulukların aynı coğrafyalarda bir arada yaşama sorununa çözüm arayışı olan çoğulculuk problerrıinin, Kur'anî temelleri ve sınırlarını belirlemek amacına matuf bu çalışma, öncelikle, farklılığın ilâhî hikmet boyutunu belirlemeyi hedeflemektedir. Buna göre, ırk, dil, etnik ve kültürel farklılıkları antropolojik birer ilâhî işaret (ayet) olarak tanımlayan Kur'an, bununla beraber, söz konusu farklüıklann toplumsal gruplar arasında herhangi bir kast, ayırım veya eşitsizliğin gerekçesi olamayacağını vurgulamakta ve, tüm insanların aynı biyolojik kökeni paylaştıklarına defalarca dikkat çekmektedir. Antropolojik farklılıklara bundan öte bir değer yüklemeyen Kur'an, her farklılığın ilâhî birer inşâ sonucu varlık bulduğunu, dolayısıyla, bu alanda beşerî bir tercihin veya katkının söz konusu edilemeyeceğini belirterek, "seçilebilir" olmayan olguların insanî ayırımların mantıkî birer nedeni olamayacağını açıkça belirtirken, o da, her normatif disiplin gibi, "seçilebilir" değerler alanında bir ayırım yaparak; iyi ile kötü, iman ile küfür arasında bir ayırım yapmakta ve, bunun neticesi olarak da, insanlık alemini, inanan ve inanmayanlar olarak, ikiye ayırır. Tüm toplumsal düzenlemeleri bu temel ayınım esas alarak belirleyen Kur'an, "inanma" olgusunun tamamen bireysel özgür bir tercih sorunu olduğuna sıkça dikkat çekerken, en geniş çerçevesiyle dinî hürriyeti onaylamakla da, "öteki" olarak tanımladığı "inanmayanlar"la birlikte yaşamanın en sağlıklı ve reel esaslarını vaz etmiştir. Buna göre gayr-i müslim unsurlar, müslümanlarla birlikte yaşamayı bir sözleşme ile onaylamaları halinde, dinî alanlarında tamamen hür ve serbest; toplumsal hak ve ödevlerde ise, müslümanlarla eşit bir tarzda yaşayabilirler. İlk müslüman toplumun teşekkül sürecinde Hz. Peygamber'in kutlu elleriyle hayata geçirilen bu yöntem, tarih boyunca tüm müslüman toplumlarca yaşarda geldiği içindir ki, İslâm kültür coğrafyasında etnik katliam, diyaspora, engisizyon gibi, birlikte varolmayı imkânsız kılan metotlar vücut bulmamıştır. Buna göre İslâm'da, "ötekine" kendi dinini zorla kabullendirmeyi hedefleyen bir "Kutsal Savaş" yoktur. Çoğu zaman, özellikle oryantalizm tarafından, "Kutsal Savaş" olarak tanımlanan "Cihad" ise, esasen, "ötekine" bir inancı dayatmayı değiL aksine, özellikle din konusunda, insanî iradenin özgür seçimini engelleyen güçlerin veya şartların ortadan kaldırılması olarak tanımlanmıştır.

Detaylar

Dil: Turkish - Tür: Tez - Sayfalar Sayısı: 313 - Tarih: 1998 - Ülke: TR

Son Eklenen Başlıklar